DUA iLe HaYaTa BaĞLaN / ALLAH’a DaYaN


DUASIZ ve sevgisiz
olmuyor, yaşanmıyor. Duasız bir hayat, sevgisiz bir hayat, ruhsuz, dipsiz ve
karanlık. Yaşanmıyor oralarda. Sevginin, ilginin en kalbî, en ruhî yanıdır
dualar. Hani, “gönül gitmeyince ayak da gitmiyor,” derler ya. Hele gönül bir
gitmek istesin, hele sevdiklerini bir arasın, hele bir görün nasıl ulaşıyor
güller gibi dualar. Mesafelerin kalktığını görürsünüz o zaman. Hayatı hayat
eden ve onu gayesine en uygun şekilde büyüten, anlamlı sevgiler ve dualardır
hep. Sayısız örnekleri var hayatımızdan ve okuduklarımızdan. Sadece birini arz
edeyim.

Bir araştırma yapmışlar bir zamanlar. Aynı bahçeye
iki fidan dikmişler. Birisiyle ilgilenmişler; bir bahçıvan her gün gelip
sulamış onu. Toprağını bellemiş, dallarını ellemiş, budamış. Arada bir de yapraklarını
okşamış, hatta konuşmuş onlarla. Öpmüş filizlerini, yeni sümbüllerini. Diğer
fidan da büyümekteymiş yağmurlardan su, rüzgârlardan gıda alarak. İkisi de
meyve vermeye başlamışlar aynı baharda. Ne var ki bahçıvanın ilgi gösterdiği
ağacın meyveleri hem daha iri, hem daha olgun imiş. Ölçümlerde de besin değeri
diğerinden daha yüksek çıkmış. Dahası da var, bu ağaç bahçıvanın geldiği kapıya
doğru eğik büyümüş, sevgisiyle. Siz bu iki fidanı bir küveze konulmuş iki bebek
olarak da düşünebilirsiniz. Sevginin ne olduğunu o zaman çok daha iyi
anlayacaksınız.

Gülümseyen bir dostun yüzünü görmek bile bazen
kışı bahara çevirebilir. Ruhumuz bir gün olsun o dost yüzünü görmeden yapamaz.
Onun sevgisinden ve ilgisinden mahrum kalamaz. Ne kadar önemlidir bir dostun
hayatımızdaki yeri, yokluğunda anlaşılır ancak.

Böyle bir dost insan bütün kâinata karşı
sorumludur. Girdiği yere ışık ve hayat götüren insanların sayısını artır Ya
Rabbi. Buna güneşin kadar ihtiyacımız var. Zaman zaman soğukluk ve donukluk
oluyorsa hayatımızda hep bu gerçek dostların eksikliğindendir.

Sevgimiz sadece insana değil elbette. Oradan tüm
varlıklara ve onları Yaratana kadardır. Onun içindir ki Allah’la bağlanıyoruz
hayata. Sevgimizin, ilgimizin, ne varsa bizde bize ait olmayan o güzel şeylerin,
hepsinin yaratıcısı olan Allah’la bağlanıyoruz hayata. Baki’nin o güzelim
mısrası gibi: “Allah’adır tevekkülümüz, itimadımız.”

İLK YA DA son nefes, hepsinde esas olan Allah ile
hayata bağlanmak. Kur’an ilk ayetiyle, o gözümün nuru olan besmelesiyle Rahman
ve Rahim olan Allah’ımızın adıyla başlar. Hayata, her şeye O’nunla başlatır,
O’nunla bağlar bizi. Sevginin, merhametin, şefkatin, acıma duygusunun tek ve
yegâne sahibi olan Allah’la başlatır, Rahman ve Rahimle bağlar hayata. Sayfalar
yetmez bunu anlatmaya. Kendisi ile bağlar bizi. Adıyla, şanıyla. Bu dünya
hanında yok O’ndan başka hiç kimsemiz. Yok kimseciğimiz, halimizi vaziyetimizi
bir bilenimiz yok. Halk eden Halık, yarattığı mahlûkları bilmez mi? Dünyadaki
yalnızlıklarını görüp cevap vermez mi? İşte Rahman ve Rahim bu bilişin, anahtar
kelimeleridir. Onun içindir ki besmeleyi bir dua bir dilek gibi söyleyince her
müşkül hallolur. Zorluklar kolaylaşır, perdeler ve engeller kalkar aradan.
Rahman ve Rahim olan Allah, ruhumuzu şefkatinin kucağına alır.

UZAKLARDA ama çok uzaklarda sevdiğimiz insanlar
var. Dilimiz onlar için duaya durduğunda hiç dinmeyen bir hasreti, bir özlemi
gideriyormuş gibi hissederiz kendimizi. Görüşmeyeli nice zaman olmuştur. Ama
dualarla ve en iyi dileklerle bir nebze olsun azalır acılar, azalır hasret
acıları ve aradaki mesafenin giderek anlamsızlaştığını hissederiz. Ahirette ya
da dünyada olmuş o kişi, pek fark etmez. Mekân da, zaman da Allah’ın. Dilerse
kaldırır, dilerse bitiştirir. Dilerse ruhu kanatlandırır. Dualarımın önündeki her
engeli düz eder.

İnsan için, hele de sevdiğim bir insan için dua
etmek, inanılmaz ve tarif edilmez bir zevk veriyor. Onunla birlikte oluyorum.
Bazen, bu kişinin çok yakınımda olması gerekmiyor. Hiç tanımadığımız, bazen bir
resmini gördüğümüz ya da bir sesini duyduğumuz, bir kitapta, bir gazetede veya
bir haber kanalında şöylece bir gözümüz ilişmiş o kişi, o her kimse onun için
de dua edebiliyorum. Zulmün ve savaşların mağdur ettiği çocuklara, mazlumlara
Allah’tan şifa dilerken, ruhen onların yanında buluyorum kendimi. Acılarını
anlamak, hiç olmazsa dua yoluyla onlarla buluşmak bile, bir nebze
sakinleştiriyor ruhumu. Ulu bir görev bu. İnsan, yeryüzünün halifesi. Attığı en
küçük adım, söylediği en değersiz bir söz bile kaydediliyor. Her hareketine
dikkat ediliyor. Bu kadar önemli bir varlık. Biliyorum boşa gitmediğini
dualarımın. Çünkü bu huzuru en başta içimde ben duyuyorum. Hem başkaları için
dua etmenin, kendim için ettiğim dualardan daha da etkili olduğunu hissediyorum
bazen. Malum, veren el alan elden üstündür. Gönülden veriyorsa insan, karşılık
beklemez. Dua hali budur işte. Kendimiz için istediklerimizi ve daha fazlasını
başkaları için isteyebilmenin gücü öylesine büyük bir enerji oluşturuyor ki,
insan yeniden yaratılıyor sanki ve ilahi vasıflarla donatılıp kâinatla yeniden
tanıştırılıyor gibiyiz. Manzaranın görünmeyen tarafını, eşyanın ruhunu işte bu
anlarda daha iyi keşfedip, daha iyi sezebiliyorsunuz.

SİZ her şeye dokunabilirsiniz duayla. Ve hiçbir
şey sizden uzakta değildir. Daralmanıza, sıkılmanıza gerek yok. Uzaklar
yakındır duayla. Kendimizde olanı vermek de bir çeşit dua değil mi? Bu bazen
bir tebessüm, bazen iyi bir niyet göstergesi olabiliyor, bazen de bir sevgi
sözcüğü. Bazen de bir fakire uzatılan bir dilim ekmek. Bizde olanları elimizde
tutmak yerine, başkalarına yönelttiğimizde bize ait ne varsa bize emanet
bırakıldığını anlıyoruz. Hatta bize kötülüğü dokunan birinden intikam almak
yerine, onu Allah’ın yüce takdirine emanet ederken bile ona rahmet ulaşmasını
dilersek, ondan bir kötülüğün kalkmasını da istemiş oluyoruz. Şu kâinata, şu
köhne dünyaya bir iyilik de bizden hediye etmiş oluyoruz. Bir duayla ama ne
duayla… Hem de en zor bir zamanda karşılıksız olarak. Merak etmeyin, bu zor
zamanın iyiliği, gelir sizi içerden kuşatır bir gün ve merhametinizi kamçılar.
Zaten, Allah’ın rahmetinin gazabını geçmiş olduğu düşünülürse, insan kendindeki
bu affediciliğin ve bağışlayıcılığın yine ilâhî bir kaynağa bağlı olduğunu fark
edecektir. O dilemezse dileyemeyiz, O affetmezse affedemeyiz.

“Tek başına bir mutluluk, utanılacak şeydir” diyor
bir düşünür. Dua bizi hakiki bir insan ediyor. Ve İlahi bir sırrı
paylaştırıyor. Hiç tanımadıklarımızla bile sırdaş ediyor bizi. Herkesi, her
şeyi dua bağlıyor birbirine. Hiçbir şekilde açıklanamayacak nice gelişmelere şahitlik
ediyorsunuz bu sır ortaklığı sayesinde. Nice boyutlarda, nice nice hayırlı
şeylerin içinde dolaşıyor dualarınız. Binlerce âlemlerin arasında ve
milyarlarca insanların kalplerinin arasındaki perdelerin ne kadar geçirgen
olabildiğini görüyorsunuz. Yaratılan her varlığın diğeri ile ne kadar sıkı bir
ilişki içerisinde olduğunu seziyorsunuz. Daha da ötesi her birimizin iç
sesinin, vicdanının aynı şeyi söylediğini duyuyoruz. Topyekün kâinatın zikrini
ve tesbihini işitir gibi oluyoruz. Duanın yücelttiği ruhlar, Rahman ve Rahim
olan Allah’ın o sonsuz şefkatinin, korumasının altında olduğunu fark ediyor.

DUANIN hiç bilinmeyen ve görünmeyen yolu,
yolculukları vardır. Hiç kimsenin tahmin edemeyeceği engin yolculuklardır
bunlar. Herhangi bir kıtanın, herhangi bir coğrafyanın en gizemli yerlerindeki
yolculuklardan daha da gizemlidir bu yolculuk. Bazen dilimizden dökülen
duaların, o sırlı kelimelerin göklere doğru yükselişini hayran hayran
seyredersiniz. Dualarımız Allah’ın katına yükseldiği anda bizi de en yukarılara
doğru taşımış ve yüceltmiştir.

Fazıl Hüsnü Dağlarca; “bir çocuk kadar güzel olur,
başını göğe doğru kaldıran” diyor.

Eşyanın hakikatine yaklaşılan anlardır o anlar.
Dünyanın, dualar üzerinde durduğunu anlarız işte o zaman. Anlarız ki, Allah’tan
başka bizi hayata bağlayacak hiçbir şey yoktur. Hayatımız, duamız kadardır.
Hayata, Allah’la bağlanabiliriz sadece. Bir de O’nun öğrettiği dualarla. Dünya,
dualar üzerinde duruyor. Allah /c.c.), ne olmuş ve ne olacaksa bilir elbette.
Ama insan olan bir insandan beklenen, sadece ve sadece O’na yalvarması, mutlaka
ve mutlaka O’ndan istemesidir.

“Duanız olmasa, Rabbim size ne kıymet verirdi.” Furkan,77

Bu ayet de, her şeyi anlatmaya yetiyor zaten.
Tazarru ve dua, yakarış, boyun büküş, bütün mahlûkatın Rabbinin huzurunda
kendini biliş, bütün kâinatın Sultanının huzurunda, kulluğun ruhuna bürünüş
duayla. Biz olacak olanları isteyerek, en iyisini talep ederek, hayata kendi
irademizi, aklımızı, niyetimizi, kalbimizi de katmış oluyoruz. Kendi seçim ve
tercihlerimizin ardındaki ilahi tercih ve iradeyle bütünleşebilmek için duasını
ettiğimiz her şeyde O’na muhtaç olduğumuzu görüyoruz ve sadece O’ndan
istiyoruz. Ve anlıyoruz ki, Allah istemedikçe biz asla isteyemeyiz.

BU DÜNYANIN titreşimlerini, zikir ve tesbihlerini
en çok birbiri için dua edenler duyuyor olmalılar. Sesli sessiz, harfli
harfsiz, tüm yakarışlar O’nun katında O’na ait katmanlardadır. Her şeyin nefes
kesip, sustuğu bir sükût anında, sesimizin Yüce Yaratana ulaşması büyülüyor
beni. Bu suskunluğumda bile, yalnız O’nun dili değil midir konuşan. Yüce
Rabbimizin, bir şeyi oldurması için elbette bizim duamıza ihtiyacı yoktur. Ama
dua edebilme nimeti, bana bir kul ve bir yazar olarak, kalemi elime alma
imkânını ve iznini veriyor. Akıp giden olayları bomboş gözlerle seyretmeme izin
vermiyor. O’nun eserlerini sevmeme, şükran ve övgülerimi her vesile ile
iletmeme ve bana sunduğu sonsuz nimetlere karşı en büyük hakkı ve hamdi O’na
teslim etmeme imkân sağlıyor.

ALLAH’IM olacak olanı sadece Senden istiyorum.
Bana irademi bu yolda kullanma fırsatı tanıdığın için Sana hamd ediyorum. Bana
konuşmayı öğrettin, güzel sözler bellettin küçücük dilime. Anne, baba, kardeş,
dost, sevgili yarattın. Öğretmen gönderdin eğittin. Seni, Peygamberimi ve
hayatı tanıtan, gösteren her şeye sonsuz teşekkürler ediyorum. Bu nimetleri
Senin adına getirdikleri için, sonsuz şükranlarımı sadece Sana sunuyorum. Sen,
Sevgiyi yaratan Allah’ımsın. Sevgiye, her şeyden daha layık olan Yaratan’ımsın.
Verdiğin bu sevgi nimetini, nasıl istiyorsan o şekilde kullanmama yardımcı ol.
Hayat Seninle güzel Allah’ım. Sana bağlanınca, yaklaşınca güzelleşiyor her şey.
Senden uzaklaşınca güneşten, ışıktan mahrumum. Rahmetin güçlü bir çekim alanı
oluşturuyor. Nerede olursam olayım, sonsuz şefkat ve rahmetinle kuşatıldığımı
görüyorum. Hiç kimseyle değil ve başka hiçbir şeyle değil, sadece ve sadece
Seninle bağlanıyorum hayata. Hayat ki zaten Senin. Hayatı veren Sensin. Ve onu
Sana emanet ediyorum. Güzelleştir Rabbim hayatımı ve ahlâkımı ne olur?
Sevgilinin hayatını, hayatıma örnek kıl. O’nu (s.a.v.) önder ve rehber kıl.
Aranan tüm örnekler ve güzellikler hep onda. Allah’ım adını, dilimden düşürme
hiç.

Dilinde her daim “Allah Allah” zikri olan bir adam
varmış. Bu adam bir gün “Allah Allah” demeyi terk etmiş. Bir gece rüyasında
Hızır Aleyhisselamı görmüş. Sormuş adama Hızır: “Niye ‘Allah Allah’ demeyi terk
ettin?” Adam cevap vermiş; “Yıllarca ‘Allah Allah’ dememe rağmen bir gün olsun
Rabbim, bana ‘buyur ey kulum’ demedi ki.” Hızır, acıyarak bakmış adamın yüzüne
ve demiş ki:

“Be adam, Allah’ın sana ‘Allah Allah’ diye
söyletmesi zaten ‘Buyur ey kulum’ demesiydi.”

Bu öyküdeki adam gibi, senin sonsuz rahmetine
rağmen senden uzak kalmaktan sana sığınıyorum. Ey nefsim durma, sen de koş
Allah’la bağlan hayata. Duamın özü bu. Sevgililer gününüz kutlu olsun. Allah’la
bağlanan hayatınız hiç kopmasın. Onunla ve dualarınızla güzelleşsin.

Selim GÜNDÜZALP

© rBg2010®


About rizaberkan

Elhamdülillah Rabbimiz bizi Ehl-i İslam diyarında, Müslüman olarak bunun şuuru ve bilinci dahilinde hidayet üzere bulundurmuştur.Bundan daha büyük nimet ve mutluluk yoktur bizim için. Allah bize yeter,Kulluk payesi bize yeter. Allah bizi müslümanlıkla aziz kıldı. Allah bana yeter. Aziz-ü Cebbar olan Allah'ın kulu olmam bana yeter. Ben Allah'ın kuluyum. Ben Allah'ın kuluyum. Şeref ve paye adına kendimi tanıtma için söyleyebileceğim sözlerin en büyüğünü söylüyorum.Ben Allah'ın kuluyum Elhamdülillah ben Allah'ın kuluyum. O, ne güzel bir vekil,ne güzel bir dost,ne güzel bir yardımcıdır. "Ey Rabbimiz, Bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır..."
Bu yazı :: ALLAH (CELLE CELÂLÜH) :: içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

3 Responses to DUA iLe HaYaTa BaĞLaN / ALLAH’a DaYaN

  1. EyLüL dedi ki:

    Rabbim!bir kenarına iliştirilmiş gibi zamanın eğreti ve yabancıyım mekanlara şimdi…oysa bütün yolları yürümek, yürümekadım adım hissetmek istiyorum taşı ve toprağı.basamayan ayaklarıma inat…ayaklarımda hazanın sarısını kainatın baharını hissetmek…bütün mesafeleri katetmek ve kendime geri gelmekkendimi seni anarken bulmak istiyorumSENİ!geleceğini umud ederek bitmekve bitirmek bütün ayrık otlarını "bir gün geçecek biliyorum" diyebilmeyi umud etmekumut kapılarını elleyebilmek istiyorum.denizlere dökülmek bütün milleri kulaç kulaç yüzmek istiyorum biliyorsun.maviyi içmek isterken hissetmeyen ellerimde nazar boncuğu oysa şimdi mavi…Rabbim!yaşayamadığım bedenimiiçine girilememiş bir güzel kıyafet gibiaskıdan almakve iliştirmek hayatainsanlara dokunmakve insanları dokumakilmik ilmik…ördüğüm bu kolçaklı kozadanbalıklama dalmak istiyorum bir kaşık suyaipeklerimden sıyrılmak ve yeniden"merhaba dost yüzlü güneşhoşçakal sevgilim yıldızseni seviyorum yeşil"demek istiyorum sadece.bu mevsim her taraf uğur böceği…sadecehissetmeyen bedenime uğur böcekleri konsunterlik papuç istemem oysa yalnızca koşmak yalın ayak bahara…RABBİM!iste kulum diyorsun…iştegeldimistiyorum.eksik bir yer var bendetamamlamanı diliyorum. :((teşekkürler

  2. Şermin dedi ki:

    08 HaziranİYİ Kİ SENİN KAPIN VAR… “Aklım her gün tövbe eder. Nefsim her an tövbemi bozar.Arada kalmış bîçareyim iyi ki Senin kapın var.” Hz. Mevlana

  3. CEMİLE dedi ki:

    Aşk!!! bütün dünya kelamlarının, en güzel belâgat edebiyatı ile bir araya getirilip… gönül gözü açık olan en büyük hatip ustasının hitap gücüyle dahi sunulsa! bir zerresi dahi olsa, hissedilen ilâhi hâl karşısında söz san’atının aciz kalışını kalp ile tasdik ettiren, kâl ile dile gelemeyen "Ene’l Hak" sırrının ruhu değil midir?..

Yorum bırakın